21 Eylül 2018 Cuma


Yürüyerek uzaklaşan, hem arkasındaki kargaşadan kopan uğultuyu işitir hem de tam karşısında boylu boyunca uzanan o bilinmez ufuktan yükselen çağrıya kulak verir. Koşanlar, kendi kalplerinin gümbürtüsünden başka bir şey duymazlar. Aceleden tık nefes kesilmiş birinin dolaşan dili ya da kelimesizliği, dilini yalnızca anlamı ziyan etmeden konuşabileceğine inandığı zamanlarda kullanmayı yeğleyenin kelimesizliğinden elbette farklıdır. Koşmayı da yürümeyi de çoktan bırakmışların yerleşik bir düzenle nakşettikleri kelimelerden de pek anlamaz. Onun en sevdiği nakış, yürürken yeryüzünde bıraktığı ayak izleridir.