27 Şubat 2016 Cumartesi


"Ey Tanrı'm, Sabahın Mükemmel. Senin Dünyanda İnsanlar Canlı. Asansördeki Küçük Çocukları Duyabiliyorum. Uçak Gerçek Mavi Gökyüzünde Uçuyor. Ağızlar, Kahvaltılarını Ediyor. Radyo Elektrikle Dolu. Ağaçlar Mükemmel. Sivrilikler Köprüsünde Gezinen İnançsızların Seslerini Dinliyorsun. Ruhunun Mutfağa Girmesine İzin Verdim.Batı Saati De Senin Fikrin. Hükümet Ilımlı. Ölüler Beklemek Zorunda Değil. Birisinin Neden Kan İçmek Zorunda Olduğunu Sen Bilirsin. Ey Tanrı'm, Senin Sabahın Bu. İnsan Kalça Kemiğinden Yapılmış Bir Trompette Bile Müzik Var. Buz-Kutusu Bağışlanacak. Senin Olmayan Herhangi Bir Şey Düşünemiyorum. Hastanelerin Kedilerine Ait Olmayan Kanser Çekmeceleri Var. Mesozoik Sular Ölümsüz Görünen Deniz Sürüngenleriyle Dolu. Kangurunun Ayrıntılarını Sen Bilirsin. Ville Marie Meydanı Büyüyüp Bir Çiçek Gibi Düşüyor Senin Dürbününe. Gobi Çölü'nde Eski Yumurtalar Var. Mide Bulantısı Senin Gözünde Bir Depremdir. Dünyanın Bile Bir Bedeni Var. Ebediyen Gözetleniyoruz. Moleküler Şiddetin Ortasında. Sarı Masa Kendi Şekline Sıkı Sıkıya Bağlı. Sarayın Hizmetkarları Tarafından Sarıldım. Duam Zihnime Düşecek Diye Korkuyorum. Istırap Bu Sabah Bir Yerlerde Açıklandı. Gazetenin Yazdığına Göre Gazete Kağıdına Sarılmış Bir İnsan Embriyosu Bulunmuş Ve Bir Doktordan Şüphe Ediliyormuş. Oturduğum Mutfakta Seni Tanımaya Çalışıyorum. Küçük Kalbimden Korkuyorum. Kolum Neden Bir Leylak Ağacı Değil, Anlayamıyorum. Korkuyorum Çünkü Ölüm De Senin Fikrin. Artık Beni Senin Dünyanı Tarif Etmeye Zorlamadığını Düşünüyorum. Banyo Kapısı Kendiliğinden Açılıyor Ve Ben Korkudan Titriyorum. Ey Tanrım, Senin Sabahının Mükemmel Olduğuna İnanıyorum. Hiçbir Şey Eksik Gerçekleşmeyecek. Ey Tanrım, Eğitimime Olan Tutkunun İçinde Yapayalnızım Ama Senin İçinde Daha Büyük Bir Tutku Olmalı. Senin Sabahında Büyük Harflerle Başlayan Bir Sürü Sözcük Yazan Bir Yaratığım. Dualarımın Harabesinde Saat Yedi Buçuk. Arabalar Uzaklaşırken Senin Sabahında Kımıldamadan Oturuyorum. Ey Tanrım, Eğer Sıcak Yolculuklar Varsa tırmanırken Edith'in Yanında Ol. Eğer Istırabı Hak Ettiyse F'nin Yanında Ol.Üç Yüz Yıl Önce Ölen Catherine'in Yanında Ol. Görmezlikten Gelişimiz Ve Enkaz Doktrinlerimizde Yanımızda Ol. Hepimiz Senin Görkeminle Eziyet Görmüşüz. Bir Yıldızın Kabuğunda Yaşamamıza Sebep Oldun. F. Son Günlerinde Büyük Acılar Çekti. Catherine Gizemli Makinenin Merdanesinde Her Saat Ezildi. Edith Acı İçinde Haykırdı. Zamanın Bu Sabahında Yanımızda Ol. İyiliğin son kırıntılarını kaybeerken Yanımızda Ol. Mutfak Geri Gelirken Yanımda Ol. Lütfen Özelikle Radyoda Dini Müzikler Ararken Yanımda Ol. Çalışmamın Aşamalarında Yanımda Ol Çünkü Beynim Kendini Kırbaçlanmış Hissediyor Ve Başkan'ın Ağıtında Meraklı Bir Parazit Ya Da Dağ İçindeki Kumsalda Yanan Çıplak Bir Kambur  Gibi Senin Sabahında Yaşayabilecek Kusursuz Bir Şey Yapmak İçin Yalvarıyorum."

7 Şubat 2016 Pazar


“When someone shows you who they are believe them; the first time.”  -Maya Angelou
Günlerden pazar. Güçlükle uyandım. Yatak beni daha çok içine çekmeden kalkmalı ve kendimi güneşe çıkarmalıydım. Kollarımı sarkıttım önce. Uzanıp gündüzün içinde solan ve yalnız kendi içine ışıyan gece lambasını kapattım. Bir yıldız enkazı gibi kalakaldı masada. "Işığın ışıkta unutuluşu." Üzülme dedim, her gece hemen yanıbaşımda yeniden ve yeniden ışıyacaksın. Yastıklardan tatlı bir uyku kokusu yürüdü burnuma. Gerindim ve yeniden kıvrıldım. Sabah serinliği gelişigüzel dağılmaya başlamıştı yatağın içine. Bacaklarımı henüz sıcak olan yerlere doğru topladım. Yeniden tatlı uyku. Ardından sıçrayarak uyanış. Bu kez kendimden beklenmeyecek bir hızla kalkıp giyindim. Bilgisayarımı ve dün gece birini alıp ötekini bırakarak evire çevire okuduğum üç beş kitabı aynı hızla yerleştirdim çantama. Leonard Cohen'in Görkemli Kaybedenler'i, Elias Canetti'nin Hayvanlar Üzerine'si, Maurice Blanchot'nun Bekleyiş Unutuş'u ve birkaç tane daha. Cüzdanımı ve telefonumu kontrol ettim. Kulaklığım? Yerindeydi. Pasaportum? -Abartma!- Kapıyı çekip kaçar gibi çıktım evden. Arkama bakmadan koşmaya başladım. Nereye gidebilirim? El kaldırıp minibüsün birini durdurdum. Biner binmez de pişman oldum. Yürümem gerekirdi. Yürürken nereye gideceğimi düşünür, bulamamış olsam bile, hiç yoktan, aramış olurdum. Her şeyden ama her şeyden yürüyerek uzaklaşabilirdim. Minibüs beni çabucak götürecekti. Çabucak varacaktım ama nereye? Canım sıkıldı. Yürüyerek uzaklaşamıyorsam okuyarak uzaklaşabileyim diye kitabıma davrandım; Bekleyiş Unutuş. Kaldığım yeri hatırlamadığım için herhangi bir sayfasından başladım okumaya. Zaten bu kitap en çok böyle sarsıyordu insanı. Kitabın en iyi cümlesi o an okuduğunuz herhangi bir yerde çıkıyordu karşınıza:

"Yeniden, yeniden yürüyerek ve her daim yerleşik olarak, bir başka ülke, başka şehirler, başka yollar, aynı diyar."