"Bu yol da dönüp duruyor Şeker-Adam. Vur tarlalara, kızarmış balık kokularına doğru dümdüz yürü. Kasabanın ışıkları onu karşılamaya çıktı, ateş böcekleri gibi doldular yüzüne. Kasaba sekiz kilometre, iki kilometre daha, tak tak, kara kızın kapısındasın.
Hadi gene yola dönelim, bak, o da düz gidiyor artık. Şeker-Adam kasabaya girdi. Katırların üstünde yaşlılar, yürüyen gençler herkes yol verdi kanatlanmış ayaklara. Katırlar arabalarına sokuldu, yolun ortasında eğlenenler hep kenara çekildiler, o geçsin diye.
"Nedir bu acele, Şeker-Adam?"
"Aman tozum sizi kör etmesin, zenciler. Yolu tuttum bir kere."
"Nereye Şeker-Adam?"
"Kapısının önünde bekleyen bir sevgilim var. Bekletilmeyi sevmez hiç."
"İyisi mi, yavaşla sen biraz, dumanı tütmesin böyle ayaklarının, Şeker-Adam, beyazların kasabasına giriyorsun. Ayaklarına basan zencileri sevmezler de."
"Güneş battı mı, kendimin olurum ben, hep kendi işlerime koşarım. Durup da insanların rengine bakamam artık."
Yaşlılar dilini şaklattı, katırlar tırısa kalktı. Bu koca tilkinin sözlerinden hoşlanmadılar."
Şeker- Adam Beechum | Erskine Caldwell
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder