Tehlikede olduğunu bilmeyen, (bir hatada ısrarcı olduğunun farkında bile olmayan) kişi, kurtarılmak istemez. Onu kurtarmaya koşanları, dur durak bilmeyen uyarıları anlamsız bulur.
"Hayatlarının anlamını, başkalarını kurtarmakta bulduğuna inanan gereğinden fazla insan var; bu nedenle de, o başkalarını çaresiz durumda olduklarına inandırmaya çalışmakta bir beis görmüyorlar.
Caddelerde ve ekranlarda; gazetelerde ve kitaplarda; kürsülerde ve minberlerde -özellikle minberlerde- tüm gayretleriyle beni kurtarmaya hazır ve sanki şimdiden harekete geçmiş görüyorum bu insanları. Benim kurtarılmaya ihtiyaç duyup duymadığımın, onlar için zerre kadar önem taşımadığını görüyorum.
Bu, tarihte bir yenilik: Daha önce hiç bu kadar çok insan, başkaları uğruna, onlar istemeden harekete geçmemişti."
Çağrıyla, karşıdan duyulan bir imdat çığlığıyla harekete geçmek başka. Fakat yaşamı, bitmez bir can çekişme sayan, insanca her ilişkiyi bir yarış, bir kurtarış, bir silkeleyiş, kendine getiriş, adam ediş, iyiliğini isteyiş, doğruya sevk ediş olarak görenler daha büyük bir kudretin akıntısına direnen kürek mahkumları gibidirler. Tufanda yalnızca bir gemi kurtulur. O gemide, tehlikede olduğunu bilen, buna kendi rızasıyla inanan ve uzun zamandır gözünü kulağını bir kurtuluş müjdesine dikenler vardır. Sular kabardığında, ayak basılacak tek bir gerçeklik parçası bulunamadığında batmaktan kurtulanlar, kurtarılmayı isteyenlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder