Aşkta, bütün bağlar koptuğunda, geriye kalan o hayalet iplik. Bedenin ve onun derininde uyuyup uyanan tatsız, kokusuz, renksiz ama en gerçek şeyin son uzantısı. Hiçbir yere gitmez. Sarsılan bedeni duyar, sızıyı hisseder, alışkanlığın etrafını bir örümcek ağı gibi sarar. Raskolnikov'un o meşhur yargısının hemen ardından hiç değilse biraz olsun kuşkuya düşmemiz gerekmez mi? İnsanoğlu her şeye alışabilecek kadar aşağılıktır ona göre. Doğru. Abartılmış her mutluluk yanılsamasının, korkunun ya da ön yargının sabahında sonsuzluğa biraz daha gecikmiş, biraz daha hırçın ve sevgisiz bulur insan kendini. Bu yüzden alışır. Fakat sırf yeniden doğmak için bir başka kucağa koşması, ateşinin tekrar tekrar başına vurması, küçük gurur oyunlarına dalması bile özünde aşağılık biri yapmaz onu. Çünkü hayalet iplik hâlâ oradadır. Eline bir mezura alıp her parçayı ölçen, bütün ipliklerin, bütün düğümlerin ilmini bilen birinin dahi hesap edemediği odur. Flaubert'e göre, iki kişi birbirini asla aynı anda sevemez. Yalnız kendini seven kimselerin (muzaffer bir Bovarizm'in) içine yuvarlandığı uçurum da ortadadır. Birbirini yine kendinden yola çıkarak sevmenin rekabetiyle de henüz bir yere varılmış değilse, birleşme nasıl mümkün olabilir? Arzuyu bir defaya mahsus açığa vurmak onu öldürmek için yeterliyse, elde edilmiş olan çoktan yitirilmiş olansa, hangi aşkınlıkta yer bulacağız kendimize? Çare, var olmayı anlamlı bulup insan olmayı aşağılık bulmanın zehrinde midir?
Aşk, zehirli bir mantardır kimine göre. Bağışıklık kazanabilmek için onu azar azar, hastalanacak fakat ölmeyecek kadar tatmak gerekir. Kendimizi biraz güçsüz, muhtaç ve mağlup, sonra yeniden güçlü ve muzaffer görebilmenin tek yoludur bu. Ebedi bir mağlubiyet ya da galibiyet imkansızdır böyleleri için. Birimizden ötekine uzanan hayalet iplik, mutlak bir kopuşa izin vermediği gibi mutlak bir bağa da imkan tanımaz. Fakat aşk, onu ölüm ve yaşamın üzerinde karşılayabilen için bir ikramdır da. Aşkı böyle tadanlar için zehirde birdir panzehir de. Hayalet iplik, olsa olsa aşk denen ikramın kandilini tutuşturan bir fitilden ibarettir. Kopacak olsa, gerisi vardır. Öncesi, sonrası vardır. Alışkanlıkları hiç eden, bakışı, nefesi, duyuşu tazeleyen bu ikramın insanı hiçlikten çekip çıkardığını, aklı baştan aldığını yerine aklın hükümdarını buyur ettiğini duyarız. Dünya üzerinde en akıl almaz meclis, aşıkların meclisidir. Onların müflis, pejmurde, câmid, mağrur, mahzun çehrelerinde gezinen gölgelerin hiçbir tesiri yoktur. Ateş onlara güldür, zincir boyunlarında özgürlük nişanıdır, güzeli de çirkini de anmaktan imtina edecekleri bir hâl ile dünya bağlarını gevşetmiş, başlıca birer âlem kesilmişlerdir.
Aşk, zehirli bir mantardır kimine göre. Bağışıklık kazanabilmek için onu azar azar, hastalanacak fakat ölmeyecek kadar tatmak gerekir. Kendimizi biraz güçsüz, muhtaç ve mağlup, sonra yeniden güçlü ve muzaffer görebilmenin tek yoludur bu. Ebedi bir mağlubiyet ya da galibiyet imkansızdır böyleleri için. Birimizden ötekine uzanan hayalet iplik, mutlak bir kopuşa izin vermediği gibi mutlak bir bağa da imkan tanımaz. Fakat aşk, onu ölüm ve yaşamın üzerinde karşılayabilen için bir ikramdır da. Aşkı böyle tadanlar için zehirde birdir panzehir de. Hayalet iplik, olsa olsa aşk denen ikramın kandilini tutuşturan bir fitilden ibarettir. Kopacak olsa, gerisi vardır. Öncesi, sonrası vardır. Alışkanlıkları hiç eden, bakışı, nefesi, duyuşu tazeleyen bu ikramın insanı hiçlikten çekip çıkardığını, aklı baştan aldığını yerine aklın hükümdarını buyur ettiğini duyarız. Dünya üzerinde en akıl almaz meclis, aşıkların meclisidir. Onların müflis, pejmurde, câmid, mağrur, mahzun çehrelerinde gezinen gölgelerin hiçbir tesiri yoktur. Ateş onlara güldür, zincir boyunlarında özgürlük nişanıdır, güzeli de çirkini de anmaktan imtina edecekleri bir hâl ile dünya bağlarını gevşetmiş, başlıca birer âlem kesilmişlerdir.
Aşıklar meclisinde bu hakikattir fakat onu meclisin dışında işitenler için masaldır, efsanedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder