M. çok üzgündü. Kapıyı açtığında onu sahiden birkaç beden küçülmüş, melankoliden neredeyse çocuklaşmış bulmuştum. Hep yaptığı gibi mahcubiyetle elini yüzüne götürüp sıvazlamış, kısa saçlarını daha hoş görüneceğini umduğu bir tarafa yatırmıştı. Uzun süre düşünmekten gerilip kuruyan dudaklar için en acı verici şeyin gülümsemek olduğunu bildiğinden önce dudaklarını ıslatıp öyle gülümsemişti bana. Perdeleri çok nadir çekilen geniş salonda, üç kadın, derin bir konuşmaya dalmıştık. Anlatırken sitem ve teslimiyet nöbetleşe yakalıyordu onu. Dergiyi yanımda getirmiştim. M. yerde bağdaş kurup oturmuş "Varolanı Aşmak" başlıklı yazıyı yüksek sesle okumaya başlamıştı bize:
"Herkesin kendini yenilmiş gibi hissettiği bir halin içinden geçiliyordu. Sonunda yenilmiş gibi duranların, aslında bir yengiye hazırlandıkları ortaya çıktı. Yenilmişler zafer kazandı. Yenilmişleri yenilmiş hale getirenlerin asıl yenilmişler olduğu ortaya çıktı. Bakınız, aynı yazar, Adorno, birkaç satır sonrasında ne diyor; "Yenilenler, iktidarsızlıkları içinde zorunlu olarak konu dışı, tuhaf, önemsiz ve gülünç görünürler." Kısa bir an için bile olsa, o gülünçlük de yaşandı.
(...)
Ben gök kubbenin altının boş olmadığına inandım hep, inanıyorum. Var olan aşılacaktır. Onu aşan ise aynı anda var olan bir başka var olandır. Biz görmesek de, varlığının farkına varmasak da o orada duruyor. Geleceğin siyaset yapıcısı, geleceğin sanatçısı, yazarı orada duruyor, zuhurunun vadesini bekliyor..."
Yazıyı bitince gözyaşlarımızı tutamamıştık. Birazcık hırs insanın gözünün yaşını kurutmaya yeter derler. Hiçbirimizde yoktu bu. Uzaktan başımızın üzerinde, henüz idaresini beceremediğimiz, haklı çıkaramadığımız bir hırsın aylasıyla dolaşıyormuş gibi sevimsiz, kurnaz ve kibirli görünüyorduk. Gerçekte ise munis, alıngan ve mahcuptuk. Sahiden hangisiydik? Yalnız, tutkumuz korkutucuydu. Zaman zaman birbirimizi bile ürkütecek kadar büyük, bizi birbirimize benzetecek kadar cazibeli, bize ortak düşmanlar kazandıracak kadar azametli bir tutku. Yuvada, ötekilerden daha cılız doğan kartal yavruları gibi tabiaten yeniktik. Fakat talih bize el verirse, yenilgiden keskin ama merhametli bir bakış yaratabileceğimizi iyi biliyorduk.