3 Nisan 2022 Pazar

Uçan Halıdan Manzaralar: Baltimore'lu Bir Mistik, Robbie Basho

"-Coley:  Kayıp bir kabilenin savaşçısıydı. 

-Fahey: Ama kabileden tek kişi oydu. Onun derdi buydu."

Robbie Basho hakkında John Fahey'le yapılan bir röportajdan.


Yazıya başlarken Japon şair Matsuo Bashō'ya ait bir haiku'yu hatırladım: "Tapınağın çanı durur, ama ses yankımaya (duyulmaya) devam eder çiçeklerin taç yaprakları arasında." Kutsalın sesi, bizde böyle yaşar. Sanki dünyanın yaratılışında, bütün doğumlardan önce, henüz bir bedene bir isme doğmamışken duymuşuzdur o sesi ve burada, bilincimizin  taç yaprakları arasında çınlamaya devam ediyordur hâlâ. Biz o sesi, birçok şeyle karıştırırız. Sanrılardan katı ve sabit fikirlere, tabulara; ilhamdan vizyona, şiire, notaya kadar çeşit çeşit forma sokarız. Peygamberlerin işittikleri gibi işitemeyiz o sesi. Bizdeki boğuk ve bulanıktır. Bazen cılız, bazen aklımızı alıp götürecek kadar apaçık ve bazen baharda henüz açılan taç yapraklarını huşu ile titreten bir çiçeğin sesi kadar derinlerde...

“Kozmik özlerin lezzetini duyuyorum: doğanın renklerindeki tonu; müziğe atmosferini veren ruh hallerini. Benimki hurmadan yeni bir ısırık almak. Evrenin tadına bakabilmek için."


1940 yılında, Baltimore'da doğmuş yetim bir çocuğun hikayesi bu. Evlatlık alan aile ona Daniel Robinson Jr. ismini verir fakat gerçek adını kimse bilmiyordur. Ta ki o, arayışını müzikle birleştirip ruhunun köklerine doğru yola koyulana dek. Müzisyen arkadaşı John Fahey'nin söylediğine göre 60'larda bir dağın tepesinde uzun bir gece geçirdikten ve çok miktarda peyote (halüsinasyon gördüren bir kaktüs) yedikten sonra kendini Japon şair Matsuo Bashō'nun reenkarnasyonu olduğuna inandırır. Ve "Robbie Basho" işte böyle doğar.

Müziğini 12 telli gitarla ateşler Robbie Basho. Naylon teller aşk şarkılarına uygun olabilir fakat onun çelik telli gitarı, kıvılcım düşürür henüz tutuşmamış ruhlara. Arayışıyla iç içe geçen müziğinin kendine has durakları vardır: Japon dönemi, Hindu dönemi, ve ardından biraz blues… Sonra Amerikan Kızılderili dönemi ve nihayet Pers dönemi. Peşinde bir "özgünlük hayaleti" ile yürür. Özgün olmak, nasıl kişinin kendisine karşı dürüst olmasıyla ilgiliyse, Basho'nun müziği de kendisinin gerçekten sahip olduğuna inandığı geçmiş yaşamları içermesiyle bir o kadar özgün ve otantiktir. 

Basho, Cengiz Han için savaşmış bir asker olduğu inancı da dahil olmak üzere birçok geçmiş hayatı olduğuna inanır. Yetim bir çocuk, kendine bir köken bulmak konusunda hayal gücünü sınırsızca işletebilir.  The Falconer's Arm isimli albümünde giydiği kostümleri, işlemeli ve püsküllü çizmeleriyle geçmiş yaşamlarındaki rollerini canlandırır adeta. Bu kıyafetlerde kaçışla ilgili bir şey de vardır. Geçmiş yaşamları, çağdaş kahramanları, eski efsaneleri ve mitolojik figürleri özümsemek, onu acısından ve dünyevi varoluşundan uzaklaştırır.

Berkeley'de, herhangi bir mistik amaç için uyuşturucu kullanımına karşı güçlü duruşuyla tanınmış Hintli manevi öğretmen Meher Baba'nın takipçisi, gitarist Hank Mindlin ile tanışır. Ardından Meher Baba'nın California'daki manevi okuluyla bağ kurar. Baba'yı keşfettikten sonra Basho, uyuşturucu kullanan gitar öğrencilerine ders vermeyi dahi reddeder. Çin tıbbı, şifalı bitkiler, akupunktur, masaj gibi çeşitli şifa yöntemlerini dener ve birkaç kiropraktöre gider. Ruhundaki açlık için, bedenini sıkı bir perhize tabi tutmuştur.

John Fahey de dahil olmak üzere çevresindeki çoğu arkadaşı, Basho'nun manevi arayışının biraz şov olduğunu düşündü. Onun müziğini ve şiirini aşırı coşkulu olarak nitelendirdiler. Basho, tekinsiz bir tip olarak görüldü. Yalnızdı. Bazıları onun iki Asyalı kız arkadaşıyla yaşayan bir hanımevladı olduğunu söyledi ve bazıları onun ölene dek bakire kaldığında hemfikirdi. Fakat Basho, kadınlar karşısında ürkekti. Gerçekten aşık olup bir kadınla ömür sürmeyi çok istemişti. Arkadaşı Jones'un dediğine göre Basho, "kadınlarla ilişkilerinde başarılı olmadı çünkü gerçek, onun romantikleştirilmiş versiyonuna hiçbir zaman uymamıştı." 

Basho, klasik İran şiirine deyim yerindeyse aşık olmuştu. Mecnun için bir ağıt, Leyla için bir şarkı besteleyecek kadar belki, hakiki aşkın ne olduğunu anlamıştı. Elbette o aşkı Berkeley'de bulamayacağını da...

“Yıllarca yollarda anlamsızca bu türküleri söyleyerek, vaktimi sadece duygulanarak geçirdim. Sonra düşündüm, müziğin bir şeyler söylemesi, bir şeyler yapması gerekiyor. Ve böylece onun ne kadar yükseğe ve güzele gidebileceğini görmeye başladım.”

Basho'nun sinestezisi vardı ve tüm müzik tonlarını aynı zamanda renk olarak görüyordu. Notalarını renklerle adlandırıyordu. Mor gri, klasik blues'du. Koyu mavi, acıklı blues'du onun için. Dini siyah, kasvetli gül, meşe kahvesi, perdahlı karmin, kan kırmızısı, gün batımının cesur hardalı... Onun müziğinin notalarıydı.

"Bilincin tekamülünün başlangıcından bilincin içedönüşünün sonuna kadar, bir bütün hayat boyunca bir çok ölüm sanki tek bir hayattaki birçok uyku gibidir." 

Basho'yu da tesirinde bırakan Hintli mistik Meher Baba, bu sözleriyle Basho'nun duraklarını izah eder sanki. İnsan bilinci, tekamül etmeye bir kez başladı mı o bilinç içe yani öze dönene dek sayısız ölüm gerçekleşir. Hayattayken defalarca ölürüz. Ölmeden önce ölürüz. Bütün bu ölümler biricik yaşamımızda daldığımız uykular gibidir. Onlardan tekrar tekrar uyanırız, çözülecek sayısız bilmecesiyle bizi bekleyen yepyeni yaşamlara...

Basho'nun hakiki ölümü, erken gelir. 45 yaşındadır.  "Öz" suyu, tattıkça insanı susatan bir içkidir. Onu içtikçe insan kutsaldan zehirlenebilir. Etimiz dünyalı, omurgamız yani iskeletimiz ruhanidir. Biri erir gider, diğeri toprakta bir iz gibi kalır. Dünyevi hastalıklara etimizi, ruhani hastalıklara sinir sistemimiz tepki verir. Ruh, insanın iskeletinden bir elektrik gibi süzülür. Mistikler de kalplerinden sonra iskelet sistemlerinde duyarlar ürpertiyi. Kemiklerinden iliklerine dek sızan öz suyu, zamanla onları kaskatı hale getirir. Basho, belki atlas omurunda duyduğu bu kaskatılığı biraz olsun hafifletmek için bir kiropraktöre yani bir omurga terapistine gider. Tedavisinin bir yerinde terapisti içinde renklerin ve müziğin kaynadığı o başı ansızın, kuvvetle çevirir. Çıkan sesle birlikte Basho bir anda anlamsızca sayıklamaya başlar, boynundaki damarlardan biri yırtılmıştır. Daima arayışta olan bilinci göz kamaştıran bir ışığa doğru fırlatılmış gibi oracıkta kaybolur.

Varlığı bir tohum gibi çatlamıştır Basho'nun fakat müziği hâlâ onu dinleyen ruhların taç yapraklarında usulca yankımaya devam ediyor...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder