18 Temmuz 2016 Pazartesi


"Bugünün bütün bu insanlarının ne büyük bir özlemle esenliği aradığı ve bu özlemin onları ne acayip yollara sürüklediği bazen dikkatimi çekiyordu. Tanrı’ya inanmaya aptalca, neredeyse yakışıksız bir gözle bakılıyor, Tanrı’dan başka bir sürü öğretiye, isme, örneğin Schopenhauer’e, Buddha’ya, Zerdüşt’e ve daha pek çoklarına inanmakta sakınca görülmüyordu. Kendilerine henüz bir isim yapmamış genç şairler vardı, stilize evlerde kimi heykel ve tabloların önünde görkemli ayinler düzenliyorlardı. Tanrı’nın önünde baş eğmekten utanç duyuyor ama Otrikoli Zeus’unun önünde dize gelebiliyorlardı. Riyazet ehli kişiler vardı sonra, perhizle kendilerine eza ve cefayı reva görüyor, öte yandan süslerinden geçilmiyordu. Tanrıları Tolstoy’du bunların ya da Buddha. Öyle sanatçılarla karşılaşıyordum ki, zarif ve seçkin duvar kağıtlarının, müziğin, yedikleri yiyeceğin, içtikleri şarabın, sürdükleri parfümün, tüttürdükleri puroların cazibesiyle ayrı bir havayı soluyorlardı. Cerbezeli bir şekilde, yapay bir doğallıkla müzik alanındaki akımlardan, renk armonilerinden ve benzeri konulardan söz ediyor, her yerde “kendi orijinallikleri’ni açığa vuracakları bir fırsat kolluyorlardı, bu orijinallik de çoğu kez küçük çapta masum bir kendini aldatıştan ya da zıpırlıktan oluşuyordu. Aslında bütün bu zoraki komedi bana eğlenceli ve gülünç geliyor, öte yandan ne çok özlemin ve gerçek manevi gücün bu komedide alevlenip kısa sürede söndüğünü, sık sık içimde tuhaf bir ürpertiyle algılıyordum. "

-Hermann Hesse, Peter Camenzind

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder