"Ey doğacak çocuğun oynaması gibi bu manaları içimde oynatıp duran Allah..."
(Mesnevi-i Şerif)
Daha çocuk yaşta, ateşli bir hastalığa tutulmuş ya da ziyaret çarpmış gibi, başka bir dünyanın varlığından haberdar edilen, eşyayı yalnız biriktirmeye değil uzun uzun seyretmeye duran biri. Hep bir başına oynar oyunlarını. Çiçeklerin adlarını, yaprakların damarlı yollarını, duyduğu tüm hikayeleri ezberler. Şiir onun lisanı, Şehrazat pîri, akıl ise pazûbendidir. Denizde kaynaşan balıklar, gökte bulut bulut yumulup dağılan kuşlar gibi yahut doğacak çocuğun ana rahminde gerinip oynaması gibi oynaşır kelimeler zihninde. Ağaç kovuklarında, mağara oyuklarında, sahipsiz yurtluklarda sancıyla doğurur. Ne zaman sarahati arzulasa dili kendine bükülür, kalp mektebinin sayısız odasında gezintiye dalar; perilerin, oburların, müflislerin düşlerini tercümeye koyulur. "Mademki müflise altın ihtiyacını ilham ediyorsun, ey gani padişah, (ne olur) gizlice ona altın ihsan et."
Felice Casorati (Italian, 1883-1963), Girl On a Red Carpet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder