Pişmiş tuğlalarla örülü yüksek bahçe duvarlarından, dökümden ya da ağaçtan yapılmış büyük kapılardan, sanki daracık ve sonsuzca açılmış su oluklarından, aşınmış sokaklardan, birbirine ulanan ince kara kablolardan, çayın yeşilinden, pamuk çiçeğinden, akşam yaklaştıkça cıvıldaşan maynaların tiz ötüşlerinden, el ele bir yürüyüşten, içimde büyüdükçe büyüyen bir masal yumağından, yıkık gönül sarayımı dünya gözüyle görmekten duyduğum sevinçli hüzün. Sen beni bulduğuma da razı edersin, bulduğumla yapacak olduğuma da...
31 Ocak 2021 Pazar
17 Ocak 2021 Pazar
İpin Ucu
Çoktan örülmüş bir şeyi usul usul sökmek. Yazmak biraz da böyle bir şey sanki. İpin ucunu ara ki bulasın. Başka sayfalar arasında mıdır? Daha evvel bulanların yazdıklarında mıdır? Bulmayı arzulayan başkalarının arzusunda mıdır? Yanılarak yürür, yürüyerek yanılırız o arayışta. Zaman bizi tartar, biz zamanı tartarız. Ve elbette zaman ağır gelir. Gelecek ağır gelir. Geçmiş daha da...
Nerede buluruz yazmak için yakalayacağımız ipin ucunu?
Kaynaktan dökülen su değil, kaynağa dökülen bir sudur zaman. Bizde potansiyel olarak duran, yaşamaya başlamak / yaşamı başlatmak için kıvranan ipin ucunu belki orada aramalı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)