24 Ekim 2015 Cumartesi

Hemen hep geç kalıyor. Kadife ceketi gelişigüzel düğmelenmiş. Biraz da ıslanmış yağmurda. Üzerinde dipdiri su damlacıkları. Kayan yıldızlar misali ince, parıltılı çizgiler çekerek süzülüyorlar sırtından. Lacivert kadife ceketi, bulutsuz bir gece göğünü anımsatıyor. Seksen sekiz takımyıldızdan her birini seçebiliyorum çıplak gözle. 

Parmağım efsunlanmış gibi kendiliğinden uzanıp dokunuveriyor omzuna. Lacivert gece göğü, tam omzundan kırışıyor. -demek kara delikler böyle böyle oluşuyor- Merakla çeviriyor bana yüzünü. Yüzü, bir geceyi dönen gezegen gibi... Bakışıyoruz, gündüz gözüyle. Şimdi tam burada bir şeyler söylemeli. Dokunarak anlatılmıyor her şey. Ne söylemeli, ne söylemeli? Gözleri ısrarla sormaya devam ediyor.

"Geciktiniz" diyebiliyorum, ürkek, utangaç. Gülümsüyor. Güneş ışınlarının dik açıyla düştüğü bir zaman dilimine geçiveriyoruz. -yengeç dönencesi- Etraftaki tüm gölgeler kısalıp siliniyor. Geceler uzuyor uzuyor ve hatta sünüyor. Artık sıcak, neşeli bir coğrafyadayız. Mızıkalar, solo gitarlar, akordeonlar... Çingene şarkıları, oradan oraya koşturan çocuklar ve elbette ceylanlar. Parıltılı nehrin üzerinden seke seke karşıya geçiyorlar. Her şey yeşil ve göz alıcı. Şimdi tam burada bir şeyler söylemeli. Halbuki dokunarak da anlatılabilir bazı şeyler. Ama bir şey söylemeli, bir şey söylemeli. Gözlerim ısrarla sormaya devam ediyor.

Sessizliği tek bir dudak hamlesiyle aralayıp; "bağışlayın" diyor, "yol hali."



5 yorum:

  1. dokunarak anlatılmıyor her şey diyorsun. ama dokunarak anlatmakta mahir olmalısın. kelimeleri bile ''dipdiri su damlacıkları'' diyerek yoldan çıkarıyorsun. kanaatim, hakkıyla kucağa alınmamış olmanın intizarı seninki. sana lâzım gelen erkek bir kucak, derin bir yatak. denk gelse iliklerine kadar zerk edeceğin bir hayâl bu. bedeni aşan ruhâ değen, sonrası devr-i dâim bir kucak macerâsı.

    YanıtlaSil
  2. hmm.. siz de psikanalizde mahir olmalısınız.

    YanıtlaSil
  3. baktım psikanalize vikipedyadan karışıkmış. bu fikri ortaya atan kişinin haklı sebebleri olmuş galiba. böyle bir şey inşâ etmeye sebeb ''dipdiri su damlacıkları'' ibâresine denk gelmiş olmaktan fazlası bile olabilir.
    kelimelerin ruhtan çok beden. onları dilinde ıslatıp, yumuşatıp bırakıyorsun. bedensel inkisar âbidesi çoğu. hüzne göz kırpan yanlarını yontarsam içi taptaze avutulmak isteği.

    YanıtlaSil
  4. bir parça haklısınız. "taptaze bir avutulmak isteğiyle", avunmak için yazıyor olabilirim. başka niye yazar ki insan. beden'den kastınız birtakım tensel arzular ve onların yazıyla tatminiyse, freudculuk oynayıp kelimelerimin içinde bunları yokluyorsanız, lüzumsuz bir kişilik analizi yapıyor yazdıklarımı ne yazık ki tek bir şeye indirgemiş oluyorsunuz; "libido"
    (aslında gerçek hayattaki tatminsizliğini - siz "bedensel inkisar"demişsiniz, güzel bir ifade - yazıyla gidermeye çalışanları eleştirmek adına ironiyle karışık bir şey karalamıştım burada. 23 ağustos 2015 pazar tarihli. cinsiyetçi değilim ama bunu daha çok erkek yazarların yaptığı apaçık bir gerçek.)
    "kucağa alınmamış olmanın intizarı", "yatak ve kucak ihtiyacı" yazarken ve kelime seçerken hiç aklımdan geçmeyen hiç kast etmediğim şeylerdi. şaşırdım ama rahatsız olmadım. demek böyle de okunabilirmiş dedim hatta.
    fakat üzülerek ve sizin silahınızı size doğrultarak söylemek zorundayım, siz burada yazdıklarımı fena halde eril, gördüğü her boşluğu bir "fallus"la doldurmaya hevesli ve fena halde yoldan/baştan çıkmaya müsait bir gözle okumuşsunuz :)

    YanıtlaSil
  5. bir parça haklılıkla yetineceğim. az şey değil. kelimelere hükümranlık kurmak değil de onlarla oyunu tercih etmiş bilinçli bir yazım tavrı sezmem belki de aşırı yoruma yöneltti beni. fakat bu bir yergi olmanın aksine vehmettiğim boşluğu doldurmada sevilerek kullanıldığını düşündüğüm kelimelerin bana ters köşe yapması olabilir. üzerine titrenmiş, teker teker öpülmüş kelimeler gördüm. ruhtan çok beden ibâresinin yanlış anlaşılması bundan. ruhtan fışkırmayan kelime mi var? bu seninki organik bir bağın cisimleşmesidir. hayal ettirmiyor, resmediyorsun.

    YanıtlaSil