Bir Arap atasözü, "Her şeyi anlıyor gibi yapan, öfkeden ölmeye teşnedir." der. Sahafları, eskicileri, antikacıları dolaşmak hiçbir zaman necasette inci bulmak (daha nazik nasıl söylenebilirdi) gayreti olmadı benim için. Aksine insanların arkalarında bıraktıkları anlam hayaletleriyle karşılaşma arzusu sürükledi beni her defasında. Zihnin kendi becerisine, hatta çoğu kez bir beceriymiş gibi görünen vehimlerine kuşkularına mahkum olmaktan bir nebze olsun silkelenebilmek. "Vita brevis." Hayat kısa. Onu anlamaya çalışırken ya da anlıyor gibi yaparken duyduğumuz öfke, Simone Weil'in tabiriyle "kendi ağırlığıyla ölen insanlar"a dönüştürüyor bizi. Salgından sonra (elbette her şeyin bir sonu ve sonrası var) yeniden dolaşacağım sahafları, eskicileri. Anlamadığım hatta anlasam bile asla anlatamayacağım sayısız şey olduğunu, insanların arkalarında bıraktıklarında yeniden görebilmek için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder